Fener Kalamış Cad. Belvü Apt. No: 75
K: 1 D:2 Kadıköy / İstanbul / Türkiye
Yol Tarifi Alın!                     

Korona Yazıları 1: Değişimlere Dönüşümlere Hoşgeldin Diyebilmek

KORONA YAZILARI 1

PROF.DR.NAZAN AYDIN

 

 

DEĞİŞİMLERE DÖNÜŞÜMLERLE HOŞGELDİN DİYEBİLMEK

 

Önce dünyanın uzak bir yerinde insanların başına bir şeyler geldiğini duyduk, kimileri can korkusuyla evlerine kapanmadan önce yığınlarca alışveriş yapıyordu, kimileri pervasızca ve umursamazca daha fazla yakınlaşıyor, daha fazla dokunuyor ve diğerlerinin endişesi ile alay ediyordu, kimileri hastanelerde korkulu bir bekleyişle nefes almaya çalışıyordu kimileri makinelere bağlanmış can çekişiyor ya da ölüyordu.

 

Önceleri bunlar dünyanın uzak bir yerinde birilerinin başına geliyordu bizim için ve hep korkutan ve öngörülemeyen diğer olaylarda olduğu gibi hissimiz -bize olmayacağıydı- ölüm gibi- hastalık gibi-kaza gibi- birileri yaşamakta ve birileri ölmekteydi-günde binlerce ölümden bahsediliyordu-ama uzaklarda çok uzaklardaydı.

 

Sonra bu uzaklar daha yakınlaştı- İtalya’da -Fransa’da da artık her gün binlerce insan evlerine kapanıyor, binlerce insan hastane koridorlarında bir nefes için bekliyorken binlerce insan artık çoktan bu dünyadan uzaklaşmış ve uzaklaşmaya da devam ediyordu. Yine bizden uzaktı-onların hatası- genlerinin yetersizliği- iş bilmezliğiydi bu onların başına gelenler.

 

Sonra bir gün sağlık bakanımızın yüzündeki tebessümle yatıştırmaya çalıştığı endişesini bakışlarından ve titreyen sesinden hissettik – bugün SALGINDAN İLK HASTAMI KAYBETTİM….

İşte o an dönüm noktasının tam da kendini hissettirdiği andı-artık uzaklardaki şey bizim de başımızda-yanı başımızda- belki içimizdeydi ……..

 

Kimimiz bu kontrol edilemez her an her yerden gelebilecek tehlikede kontrol edebileceğimiz ne varsa fazlasıyla yapmaya başladık, yıkandık, yıkandık, sarındık, korunduk, temizlendik, temizlendik, biriktirdik, topladık, uzaklaştık, endişelendik, üzüldük, korktuk, çok korktuk…..

 

Kimimiz bu kontrol edilemez tehlike zaten diğer kontrol edilemezler gibi olacağına varır dedik umursamadık- gezdik- dolaştık- hatta daha çok yakınlaştık- meydan okuduk -yokmuş gibi davrandık- yok olduğunu varsaydık-daha önce zor zamanlarda yaptığımız gibi bunu da umursamadık……… bedelini de ya kendimiz acı çekerek ödedik ya da yanı başımızdaki masumlar ödedi…

 

Kimimiz bu kontrol edilemez tehlike karşısında biraz daha içimize döndük-daha da güvensiz- daha da ümitsiz olduk- dünya kötü bir yerdi- hiçbir şeye hiç kimseye güvenilmezdi- sınırları biraz daha güçlendirdik- mesafeleri biraz daha artırdık- kimse bize yardım etmezdi zaten – başımızın çaresine bakmalıydık- hemen uzaklaştık gidebileceğimiz en ucra en ıssız yere- kimselerin olmadığı sadece kendimizin olduğu olabildiğince uzak- olabildiğince güvenli varsaydığımız yerlere - yalnız- ıssız- kimsesiz kaldık- güvenli olmak için………

 

Eve kapananlar güvendeydi ama sıkıldı

 

Umursamayanlar rahattı ama başkalarını zorladı

 

Güvensizler güvenli yerde ama yalnızdı

 

Herkes için zor ve farklı olan bu deneyimi herkes farklı yaşadı ve yaşıyor- süreç devam ediyor ve bir süre daha devam edecek görünüyor

 

İlk ölüm haberini aldığımızda artık gerçekliğini tam olarak hissettiğimiz, anladığımız bu dönüm noktasından sonra daha iyiye dönüşüm mümkün olabilir mi?

 

Elbette paylaşarak dönüşmek dönüştürmek mümkün- kendimizi, ilişkilerimizi, geride kalanları ve yeni gelenleri, gelecekleri …….

 

Tüm evrende olup bitenlere herkes bir şekilde maruz kalsa da her bireyin bunu nasıl yaşadığı biricik ve o kişiye özgü.

 

Güvenli bir yaşam alanı ve öngörülebilir bir hayat için koşturan bizlerin-hiç beklemediğimiz şekilde hayatlarımıza giren rutinimizi, düzenimizi değiştiren büyük bir değişimin içindeyiz. Bu süreci yaşama biçimimiz de doğal olarak daha önceki zorluklarda nasıl davrandıysak ona benzer şekilde oluyor ama önemli bir farkla- yapabildiklerimiz çok kısıtlı.

 

Başımızı alıp gidemiyoruz- toplanıp kafa dağıtamıyoruz- birinin omuzuna başımızı koyup ağlayamıyoruz- sımsıkı sarılamıyoruz, dokunamıyoruz- uzun erimli planlar yapamıyoruz.

 

Belirsizliğin getirdiği kaybetme korkusu – işi, parayı, sağlığı, yakınlarını, mevkiyi, geleceği, ilişkileri, hayatı kaybetme korkusu kapladı içimizi.

 

Vedalaşamadan ayrıldığımız yakınlarımız, dokunamadan uğurladığımız canlarımız, paylaşamadan yaşadığımız yaslarımız, aldığımız destekler, sıcak yakınlaşma anları, alamadığımız destekler, yalnızlık anları, eklenen acılar……….

 

İlk başlarda zorunluluktan, devam etikçe zevkli hale gelen farklılıklar da girdi yaşantımıza, her bireyin farklı yaşadığı farklılıklar – evde sadece birilerinin üzerine vazife bildiğimiz şeyleri paylaşarak yapmak- eski önemsediklerimizi de artık o kadar önemsememek -yakışmış mı- uyumlu mu- ne derler acaba dememeye başladık, hafifledik…

 

Hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için evden çıkamayanları, camın önünden ya da yatağından dünyayı hissetmeye çalışanları da çok daha iyi anladık……

 

Yokluğu, olmayanı, eksiği, beklemeyi, razı olmayı öğrendik-hatırladık……..

 

Sadece sağlığı, sadece güvende olduğunu bilmeyi istedik……

 

Nefes alıp vermenin lüksünü, bir maske ardından olsa da solumanın kıymetini anladık, ateşler içinde olsak da iyileşebilme ihtimaline tutunduk, sarıldık……

 

Dokunmanın, sarılmanın, okşamanın sıcaklığını, yumuşaklığını özledik-eksikliğini hissettik……

 

Telefonun diğer ucunda olan sesin, bir kamera gerisinden olsa da özlemle bakan bakışların varlığı dokundu duygularımıza. Bizimle benzer duyguları paylaşan, bizim gibi endişelenen bizim gibi korkan insanların varlığı, ben de korkuyorum diyen yalnız değilsin diyen insanların varlığını bilmek de iyi hissettirdi. Korkabilmeyi, üzülebilmeyi, ağlayabilmeyi, anlaşılabilmeyi, dinlemeyi öğrendik bu şekilde çünkü daha çok aradık, daha çok dinledik, daha çok sahici olduk hep birlikte.

 

Pek de sık aramadığımız bir büyüğümüzün sözleri telefonun diğer ucundan ya da bir kamera gerisinden ulaştı ümitle bize, aşacağız dedi, bekle, sabret ben çok zorluklar geçirdim biliyorum öncekiler gibi bunlar da geçecek, üzülme.

 

Yaşanmışlıkların kıymetini daha iyi anladık, daha çok saygı gösterdik emeğe, tecrübeye, öğüde.

 

Şimdi geride kalanları, artık hayatımızda olmayanları, olamayacakların kederini yaşayıp onlara dair özlemlerimizi içimizde tutarak yeni bir döneme geçme zamanı.

 

Geleceğe dair beklentilerimiz, bunların ne kadar gerçekçi olduğu, neleri yapabiliriz ve artık neler hayatımızda olmayacak düşünme ve hatta en iyisi bir kâğıda somut olarak yazma vakti. Her şeyin gerçekliğini daha iyi hissedebilmek için.

 

Bu dönemde daha iyi hissettiğimiz yakınlık, paylaşma, güven, dokunma, sarılmanın gücünü içimizde koruyarak yeni dönemde hayatımızdaki farklılıklara hazır olmak, bu güçleri hep yanımızda tutarak yeni geleceklere uyum sağlamak.