İştah kaybı, Majör Depresyon Bozukluğunda yaygın bir semptom olan kilo kaybına neden olabilir. Diğer taraftan anorexia nervosa kilo alma ve şişmanlama konusunda şiddetli bir korku ile birlikte aşırı düzeyde düşük vücut ağırlığına yol açan enerji alımındaki kısıtlama olarak tanımlanmaktadır. Anorexia nervosa yada bulimia nervosa esnasında münhasıran meydana gelmeyen önemli kilo kaybı yeni DSM-5’e dahil edilmiştir. Kaçınan / kısıtlayıcı gıda alımı bozukluğu (ARFID) DSM-5’te yer alan yeni bir tanı kategorisidir. Daha önceden Bebeklik yada Erken Çocukluk Beslenme Bozukluğu olarak tanımlanmış olmasına rağmen DSM-5’te çocuklukla sınırlandırılmamıştır. ARFID DSM-5’te Beslenme ve Yeme bozuklukları arasında sınıflandırıldığından, farklı popülasyonlarda yaygınlık ve insidansa odaklanan yeni araştırmalar bu gruptaki hastalar için yeni gelişmeleri kolaylaştıracaktır. Bu vaka raporunda, önemli bir kilo alma yada şişmanlama korkusu olmaksızın kilo kaybı olan bir hasta ele alınmıştır. Yaklaşık 16 yıldır depresif semptomları bulunan ve tam olarak iyileşmemiş ve daha önceden herhangi bir psikiyatrik tedavi uygulanmamış olan 33 yaşında evli bayan hasta. Son on aylık dönemde hasta 20 kg vermiş olup muayenedeki ağırlığı 40.5 kg ve BMI 15.8’di. Hasta depresif ruh hali, önemli derecede azalmış ilgi ve haz, aşırı kilo kaybı ve intihar düşünceleri ile hastaneye yatırıldı. Hastaneye yatırıldıktan sonraki ilk muayenesinde, hiçbir şey yiyemediğini, hiçbir zaman açlık hissetmediğini ve yemenin kendisine “ölümü” hatırlattığını söylemiştir. Bu kadar zayıf olmaktan, saçını kaybetmekten ve dişindeki sorunlardan ötürü rahatsızlık duyuyordu. ‘Bacaklarım çocuklarınkine benziyor’ demiş ve yemekten hiç zevk almadığını söylemiş, kusmaya çalışmış yada aşırı egzersiz yapmıştır. Adet görmesi periyodik ve normal sürelerdedir. Psikiyatrik muayenesinde, intihar düşünce ve planları ile depresif bir ruh hali görülmüştür. Uyku düzeni görünür biçimde etkilenmiştir ve hasta bunun giderek arttığını söylemiştir. Hastada enerji ve konsantrasyon eksikliği ile birlikte zevk alamama ve umutsuzluk görülmüştür. Ev işleri ile ilgili sorumluluklarını yerine getiremediği için suçluluk hissi ve sosyal fonksiyonlarda azalma görülmüştür. Bunların dışında hastada herhangi bir psikotik durum görülmemiştir. ARFID ile ilgili bu vaka örneği ayırıcı tanının önemini göstermektedir. Ayrıca literatürde az rastlanan konu ile ilgili incelemede klinik özellikler, ayırıcı tanı ve tedavi yaklaşımları ARFID için kavramsal bir yaklaşım önermektedir. Teşhis ve tedaviye odaklanan önemli klinik özellikler ve araştırma bulguları vurgulanmıştır. Klinisyenler daha geniş bir teşhisi gizleyen yeme bozuklukları konusunda dikkatli olmalıdır.