Bu makalede herhangi bir tıbbi yardım almadan evde tek başına kendiliğinden doğum yapan ve bebeği doğar doğmaz ölen, bu esnada akut dissosiyatif tepki veren tam gebelik inkarı durumundaki 21 yaşında üniversite öğrencisi bir kadının geçmişi ele alınmıştır. Vaka değerlendirilirken psikiyatrik muayene, öz bildirim anketleri, yasal belgeler ve şahit ifadeleri gözden geçirilmiştir. Deliller doğuma kadar tam gebelik inkarını işaret etmektedir. Doğumdan 7 ay sonra yapılan bir takip muayenesinde strese (azalmış) karşı bir akut dissosiyatif tepki ve bunu takip eden bir PTSD tanısı konmuştur. Tam gebelik inkarının doğal olan dissosiyatif yapısına karşın önceden var olan bir psikopatoloji ile ilgili olduğuna dair herhangi bir başka kanıt bulunamamıştır. Yeni doğan bebeğin ölümüne neden olduğu için hasta “ağırlaştırılmış cinayetten” yargılanmış daha sonra suçlama “taksirle adam öldürmeye” indirilmiştir. Doğum esnasındaki eylemleri üzerindeki kontrolü kaybetmiş olmasından ötürü istediği eylemleri yapmak için fiziksel olarak yeterli olmaması gerçeği ve beklenmedik doğuma karşı dissosiyatif tepkinin varlığı göz önünde bulundurulduğunda yasal davada “psikoz” ve “inkapasitasyon” savunmaları arasında girift bir çakışma görülmektedir. Akut dissosiyatif koşullarının daha geniş şiddet spektrumu ruh sağlığı uzmanları ve hukukçular tarafından yapılacak olan uygun hukuki savunmanın koşul ve sınırlarının değerlendirilmesini gerektirir. Gebelik inkarı konusunda bunun çok az rastlanan bir durum olmadığına dair somut araştırmalar olmasına rağmen psikiyatri literatüründe pek fazla ilgi görmemiş olan potansiyel bir stres kaynağıdır. Bu durumu daha nötr bir etiketle “farkedilmeyen gebelik” adı altında kadın üreme psikiyatrisine farklı bir tanı aracı olarak sunmaktayız.