Fener Kalamış Cad. Belvü Apt. No: 75
K: 1 D:2 Kadıköy / İstanbul / Türkiye
Yol Tarifi Alın!                     

Psikiyatrinin sınırları gittikçe değişmektedir ve epey bir zamandır da ihlal ve tehdite maruz kalmaktadır. Psikiyatri, başlıca Nöroloji ve Psikoloji olmak üzere pek çok davranış bilimi ile ortak ilgi alanlarına sahiptir. Bu özellik psikiyatriyi daha güçlü ve verimli hale getirir ama aynı zamanda karışıklığa da neden olur. Kimlik krizi benzeri, pek çok psikiyatristin aklına gelen sorular; ‘Ben kimim? Neyim? Konumum gelecekte ne olacak?’’ şeklindedir. Zaman zaman klinisyenler bile psikiyatristi, psikolog ve nörologdan ayırt etmede güçlük yaşamaktadırlar. Ruh hastalıkları bilimi olarak Psikiyatri, biyolojikten ziyade filozofik, sosyolojik ve psikolojik bir bilim olarak görülmektedir. Kamuoyunda yaygın bir yanlış anlaşılma, psikiyatristlerin hastalara ilaç yazabilen psikologlar olduğu şeklindedir. Nörologların beyin ile ilgili konularla, psikiyatristlerin ise ruh ile uğraştığı düşünülmektedir ve hatta Türkçedeki karşılığı dini anlamdaki ruh ile aynıdır. Psikiyatri ve nöroloji organik ya da fonksiyonel bozukluklar şeklinde yapay bir biçimde ayrılmıştır. Tespit edilebilir beyin lezyonları hemencecik nörolojik bozukluğa ait olarak diğerleri ise psikiyatrik olarak tanımlanmıştır. Ancak gittikçe daha belirgin bir şekilde aşikâr hale gelmektedir ki psikiyatri tarafından tedavisi yapılan bipolar duygu durum bozukluğu ve şizofreni gibi hastalıklar beyin yapısı ve işlevinde değişikliklerin eşlik ettiği birer beyin hastalığıdır. Bu iki disiplin aynı zamanda Parkinson Hastalığı (depresyon ve demans belirtileri ile), Alzheimer hastalığı (duygu durum bozukluğu belirtileri ile), ve günümüzde Tourette Sendromu gibi genetik yönünün de olduğu bilinen hastalıklar açısından ortak ilgi alanlarına sahiptir. Bazı genetik nörolojik bozukluklar fiziksel, entellektüel, duygusal güçlükler ve zihinsel işlevlerde eksikliklerle ilişkilidir. Son on yılda beyin/zihin alanında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir ve bu ilerlemelerin çoğunluğu veri kaynağı olarak sinirbilimini kullanan psikiyatristler tarafından gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda en iyi tedavi cevabının ilaç tedavisi ile psikoterapilerin kombinasyonu ile elde edildiği de artık farkedilmiştir. Psikoloji bilimi psikoterapilerin geliştirilmesinde önemli rol üstlenmiştir. Psikiyatri ve nörolojinin ilgi alanları sinirbilim alanında kesişmektedir. Her iki disiplinde de temel nörobilim müdahalelerin önemini vurgulamalıdır. Psikolojik kuramlar da aynı zamanda hastalıkların daha iyi anlaşılması sürecinde önemli katkılarda bulunmuştur. Geleceğin psikiyatristleri ve nörologlarının eğitimi yeniden şekillendirilmelidir. Nörolojide, omurilik hastalıkları, periferik sinirler ve kas ile kas-sinir kavşağı nöropsikiyatrinin dışında olan alanlardır. Benzer şekilde psikiyatri bir bilim olarak psikolojiden yararlanmaktadır ancak psikolojik kuramlar ve psikoterapiler de nörolojinin dışında olan alanlardır. Nörologların eğitim sürecinde, major zihinsel ve nöropsikiyatrik hastalıklardan muzdarip olan hastalarla zengin bir klinik deneyim sağlanmalıdır. Psikiyatristlere ise, özellikle de psikiyatrik belirtilerin eşlik ettiği nörolojik sendromları olan hastalarla daha fazla klinik deneyim ortamı oluşturulmalıdır. Sonuç olarak, psikiyatrideki mevcut sınırlar yapay ve kullanışsızdır. Organik ve fonksiyonel ayırımı geçersiz olup sinirbilimi alanındaki bilgi eksikliğinden kaynaklanmıştır. Eğer bu ayrım
sürerse psikiyatrinin yok olması kaçınılmazdır. Psikiyatri bir tıp dalı olarak psikolojiden ziyade sinirbilim temelleri üzerinde olmalıdır.


Tam Metni görüntülemek için tıklayınız