Amaç: Psikiyatrik bozukluklar yaşam kalitesini etkileyen önemli faktörlerdir: istihdam
oranları, kişiler arası ve aile içi iletişim, evlilik, çocuk doğurma, ebeveyn becerileri ve farklı
şekillerde birçok diğer sosyal-bilişsel alanlar. Şizofreni, bipolar duygusal bozukluk ve
depresif bozukluk gibi psikiyatrik bozuklukların kadınların yaşamları üzerinde olumsuz
etkileri vardır. Bu araştırmada bu ruhsal hastalıklarla kadınların yaşamlarındaki
sorumlulukları arasında karşılaştırma yapılmıştır.
Yöntemler: Bu araştırmada Türkiye’nin doğusunda bulunan bir üniversite hastanesinde 61
şizofren, 35 bipolar ve 40 unipolar kadın hasta ve 60 sağlıklı kontrol bireyi SCID- I, aile
ortam ölçeği ve kişisel bilgi anketi ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında psikiyatrik bozuklukları olan kadınlarda
özellikle de hastalığın başlamasından sonra işsizlik oranı daha yüksek, evlilik süreleri daha
kısa ve doğum sayıları daha azdır. Şizofreni ve bipolar grupları hamilelik esnasında almış
oldukları ilaçlardan ötürü risk altındadırlar. Hastalığın doğum sonrası dönemde ortaya çıkması
yada tekrarlaması durumları da şizofreni ve bipolar gruplarda daha fazla görülmektedir.
Bununla birlikte hastalar emzirme süresinde kontrol grubundaki bireylerden daha fazla ilaç
kullanmamaktadırlar. Şizofreni ve bipolar gruplar gebelikten korunma konusunda güvenilir
yöntemler kullanmamaktadırlar. Bu veriler Doğu Anadolu’nun geleneksel ve sosyoekonomik
yapısından ötürü önemlidir.
Sonuç: Kadınların yaşamda çok farklı rolleri vardır ve bu rollerle ilgili olarak birçok
zorluklarla karşılaşırlar. Psikiyatrik hastalıkları olan kadınlar diğer klinik parametrelerin yanı
sıra “bir kadın olarak” özel bir perspektiften değerlendirilmelidir. Sosyal, kültürel ve
ekonomik yönlerin değerlendirilmesi ve kadınların zihinsel sağlığı ile ilgili farklı klinik
disiplinleri içine alan ortak ekipler faydalı olacaktır.