Fener Kalamış Cad. Belvü Apt. No: 75
K: 1 D:2 Kadıköy / İstanbul / Türkiye
Yol Tarifi Alın!                     

Mektubumuzla ilgili olarak başlatmış olduğu tartışmadan ötürü yazışma yapan kişilere teşekkür ederiz. Nöroleptik malign sendromu (NMS)—antidepresanların kullanımı ile birlikte gelişen ensefalopati gibi—gerek kendisi gerekse serotonin sendromu gibi hem dopamin karşıtı hem de serotonerjik etkileri olan ilaçların tetiklediği spektrum bozuklukları olduğunu göstermektedir (1). Beyin dopamin ve serotonin düzeylerini etkileyen ilaçlar bazen farklı olarak NMS ve toksik serotonin sendromu (TSS) olarak tanımlanan nörotoksik davranışsal ve otonom sendromlarla ilişkilendirilmektedir. İlaçların beyindeki varsayılan etki mekanizmalarına göre farklı düzeltici müdahaleler önerilmiştir. Ayrıca Fink, NMS ve TSS’in özel sendromlar olmayıp daha ziyade non-spesifik genelleştirilmiş nörotoksik sendrom örnekleri ve katatoninin alt türleri olduğunu iddia etmiştir (2).
Bu nedenlerle, NMS ve TSS birbirileri ile karıştırılabilir ya da aynı etiyolojik nedenin (dopamin-serotonin dengesizliği) farklı yönlerinin farklı klinik görünümleri olabilir. NMS’in 4 klasik belirtisi olduğu ifade edilmiş olmasına rağmen sendromun bu işaretleri şiddeti yada kombinasyonları ile ilgili olarak tanılanması konusunda üzerinde anlaşmaya varılmış olan herhangi bir kriter bulunmamaktadır (3).
Bu sunumdaki hastada, herhangi bir otonom labilite yoktu ancak koma, subferbil ateş ve tedaviye rağmen rijiditenin sürdüğü gözlendi. NMS’te bilinç durumu değişir, koma ve katatoni yaygındır (4). Kreatin Kinaz (CK) NMS’e özel bir belirti olmasa bile, sendromun erken teşhisi açısından önemli olabilir (3). CK’nın kas izoenzimi intramüsküler enjeksiyon, hiperaktivite ve katatoni ile arttırılabilir (5); ayrıca tıbbi açıdan hasta olan ve nöroleptik alan kişilerde de görülebilir (6). Bizim incelediğimiz vakada bu tür durumlar söz konusu değildir. Hasta ventilasyonda iken herhangi bir sakinleştirici yada paralize edici ajan kullanılmamıştır. Bu nedenle herhangi bir sakinleştirici verilmesinin sonlanması ile bilinç yeniden kazanılmamıştır. Aksi durumda bilincin yeniden kazanılması klinik seyrin bir parçası olmazdı. Bu bromokriptin verilmesi ile ilgili gelişmedir.
7 günlük destekleyici tedavi süresince herhangi bir değişiklik gözlemlemedik ancak bromokriptin verildikten sonraki 24 saat içerisinde klinik seyir tamamen iyileşmiştir. Bir görüşe göre sadece destekleyici önlemler ile karşılaştırıldığında bromokriptin NMS beliritilerinin sona erme süresini kısaltmaktadır (7). Elimizdeki vakada hiperkinezi yada klonüs olmadığından serotonin toksitesinden şüphelenmedik.


Tam Metni görüntülemek için tıklayınız